İsrail boykotu: Türkiye’deki tepkiler hedeflerine ulaşabilir mi?

BBC Türkçe insanların boykotlara katılma nedenlerini ve Türkiye’de yapılan İsrail boykotlarının hangi hedeflere ulaşıp hangilerine ulaşmasının daha zor olduğunu araştırdı.

Hamas’ın 7 Ekim’de düzenlediği baskın sonrasında İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları, birçok ülkede İsrail’e karşı protesto ve boykot çağrıları yapılmasına neden oldu.

Türkiye’de İsrail-Filistin sorunuyla ilgili en çok konuşulan konulardan biri de tüketici boykotları oldu.

Google’da “İsrail boykot” ile ilgili Türkçe aramalarda 7 Ekim’den bu yana büyük bir sıçrama oldu.

Sosyal medyada farklı hesapların paylaştığı boykot videoları milyonlarca kez izlendi.

Boykota katılanlar, İsrail ile ilişkili olduğunu düşündükleri marka ve ürünlerden uzaklaşma mesajını yayıyor.

Buna karşın günümüzün karmaşık sermaye ağları bu boykotların bazı hedeflerini gerçekleştirmesini oldukça zorlaştırıyor. Ancak bu, boykotların boşa yapıldığı anlamına gelmiyor.

İnsanlar boykotlara farklı nedenlerle katılabildiği gibi, boykotların tek bir formülü de bulunmuyor.

BBC Türkçe‘ye konuşan Avustralya’daki Melbourne Üniversitesi’nde Pazarlama Profesörü Jill Klein, insanların farklı motivasyonlarla boykotlara katılabileceğini söylüyor.

Bunlardan ilki, “şirketlerin ya da ülkelerin politikalarını değiştirmesini” sağlamak.

Diğer taraftan, “öfkeyi ifade etme, bir şirketi veya bir ülkeyi cezalandırma, bir ürünü satın almayarak bir ülkeyle olan bağı koparma” gibi istekler de insanları boykota yönlendiriyor.

Nedenleri kadar boykotların büyüklükleri ve yapılanmaları da değişiklik gösteriyor.

Avustralya’daki Melbourne Üniversitesi’nde Ekonomi Profesörü Andrew John, BBC Türkçe‘ye verdiği demeçte, boykotların organize olduğu kadar bireysel düzeyde gerçekleşebileceğini söylüyor:

“Boykotları, belirli bir grubun çağrı yaptığı, birçok insanı motive ederek, koordineli, kolektif bir faaliyete dahil eden organize bir hareket olarak da düşünebiliriz.

“Çok daha bireysel bir bakış açısıyla da düşünebiliriz. Bireyin hangi mal ve hizmeti tüketmek istediği ya da istemediği konusunda kendi seçimlerini yapması gibi düşünebiliriz ve boykot bu iki karaktere de sahip olabilir.”

Boykotların bir diğer ortak özelliğiyse bazen yanlış firmaları hedef haline getirmeleri.

Günümüz küresel kapitalist ekonomi sisteminde çok uluslu markaların hangi sermaye gruplarıyla ilişkili olduğunu anlamak oldukça zor.

Bu yüzden Türk tarihinde bir ülkeyi hedef alan ve amacına ulaştığı düşünülen bir boykotu bulmak için yüz yıldan öncesine gitmek gerekiyor.

1908 yılında Avusturya’nın Bosna ve Hersek’i ilhak etmesinin ardından Osmanlı’da bir boykot hareketi başladı.

O dönem fes, Avusturya’dan ithal edilen ürünlerin başında geliyordu, bu yüzden de boykotun sembolü haline geldi.

1908 Osmanlı Boykotu kitabının yazarı Doç. Dr. Doğan Çetinkaya, BBC Türkçe’ye verdiği demeçte bu boykotun organize ve oldukça geniş katılımla gerçekleştiğini anlatıyor.

Çetinkaya o dönemde ticari ilişkilerin bugüne kıyasla çok daha az karmaşık olmasının da bu boykotun hedefine ulaşmasında etkili olduğunu belirtiyor.

Bu nedenle Çetinkaya İsrail’e son dönemde yapılan çağrıların bu anlamda bir boykot olarak nitelendirilemeyeceği, bir kınamadan ileri gitmeyeceği görüşünde.

Prof. Andrew John da ülkeleri ya da şirketleri cezalandırmayı amaçlayan boykotların hükümetler üzerinde baskı oluşturmayı başarsa bile, günümüz jeopolitik koşullarında hedefe ulaşmasının çok zor olacağı görüşünde.

Ancak bu, boykotların boşuna yapıldığı anlamına gelmiyor.

Prof. John, “Boykotlar buna rağmen görüşlerinizin dünyaya ifadesi olabilir. Bazı açılardan boykotları protesto yürüyüşlerine katılmak gibi düşünebilirsiniz.

“Yaptığınız şey aslında görüşünüzü belirli bir ölçüde dünyaya gösterir. Öfkenizi ifade eder. Bir hareketin parçası haline gelirsiniz, sesinizi duyurmaya çalışırsınız.

“Ve sesimizi duyurmanın farklı yolları vardır; bunu sokaklara çıkarak da yapabiliriz, tüketici olarak verdiğimiz kararlarla da yapabiliriz.”

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir