Her seyahatin ilk adımı olan bu kapılar, aslında göründüğünden çok daha önemli bir role sahip.
Teknolojinin hızla ilerlediği bu çağda, uçak kapılarının otomatik olmaması kulağa garip gelebilir. Ancak bu durumun ardında yatan oldukça ilginç ve hayati sebepler var…
Uçak kapıları, uçuş sırasında karşılaşılan güçlü kuvvetlere rağmen güvenli bir şekilde yerinde tutulmak için bir dizi elektriksel ve mekanik mandalla fiziksel olarak sabitlenir.
Böylece kapıların kazara açılma riskini en aza indirilir ve aynı zamanda fizik kurallarının doğası kullanılarak desteklenir.
En yaygın uçak kapılarından biri olan “plug door”, basınçlı kabine sahip uçaklarda bulunur ve kabin içi basınç ile atmosferik basınç arasındaki farktan yararlanacak şekilde tasarlanmıştır.
Yüksek irtifalarda uçak içindeki basınç, dış hava basıncından daha yüksek olur. Kapı, uçuş sırasında kendiliğinden yerine oturur ve mühürlenir.
Uçak yerdeyken böyle bir basınç farkı olmadığı için kapılar kolayca açılabilir. Ancak yalnızca kabin ekibi gibi eğitimli profesyoneller tarafından gerçekleştirilir.
Uçak kapıları, yerde kullanılmak üzere tasarlanmıştır ve yüksek irtifalarda bulunan basınç farkına tabi değildir.
Tabii bu kapıların kasıtlı veya kasıtsız olarak açıldığı nadir durumlar duyulmuştur. En ünlü olaylardan biri, Asiana Airlines Airbus A321’de meydana gelmişti. Bir yolcu, yaklaşık 700 ft yükseklikteyken kabin kapılarından birini açmıştı.
Eğer uçak kapıları otomatik olarak tasarlansaydı hem üretim maliyeti hem de bilet fiyatları yükselirdi. Ayrıca herhangi bir elektrik arızası durumunda hayati sonuçlar doğurabilirdi.
Sonuçta havacılık kuralları kanla yazılır. Çok da kurcalamamak gerek. 🙂