Welcome to Our Website

Doğum sonrası estetiği nasıl olmalı?

Doç. Dr. Gökhan Adanalı, “Meme kanserinde plastik cerrahinin rolü, en az bu kanserin primer tedavisini yapan genel cerrahi kadar yoğundur. Günümüzdeki teknolojik gelişmelerin ışığında, artık meme kanserlerine çok erken evrede tanı koyulabiliyor. Dolayısıyla, hastaları meme kanserinden kurtarabiliyoruz, bir anlamda bu hastalık tedavi edilebilir hale gelmiş durumda. Meme kanserinin tedavi edilebilir olması, kanserden kurtulduktan sonra, bir kadının en doğal hakkı olarak yeniden meme yapımını da gündeme getiriyor.” diye konuştu ve ekledi:

“Biz de bu amaçla, hastalarımıza kullanılan tekniğe göre değişik tedavi alternatifleri sunabiliyoruz. Bir hastaya mastektomi yani memenin alınması işlemi yapıldıktan sonra yeniden meme yapılacaksa, bunun için iki ana başlık halinde rekonstrüksiyon seçeneği bulunmakta. Birincisi, öz dokuyla yapılan yani hastanın kendi dokusuyla yaptığımız rekonstrüksiyon, ikincisi de implant denilen, halk arasında silikon protez olarak bilinen protezlerle yapılan rekonstrüksiyon. Silikon protezlerle yapılan rekonstrüksiyon, ABD’de her 100 meme rekonstrüksiyonunun yaklaşık 76’sını oluşturmaktadır. Bu kadar yüksek oranda tercih edilmesinin iki nedeni var. Bir tanesi, bu hastalıklarda hastanın tedavisinin sadece cerrahi olarak yapılmaması, bunların yanında ışın tedavileri, kemoterapi, ilaç tedavileri gibi kombine tedavi yöntemlerinin de kullanılmasıdır. Dolayısıyla, hastaların özellikle radyoterapi aldığı durumlarda radyoterapiye bağlı olarak meme bölgesinde bazı deformasyonlara yol açma ihtimali oldukça yüksektir. Yaklaşık yüzde 30 gibi bir oranda bu handikap karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle, bu tip problemleri olabilecek hastalarda implantla tedavi yöntemini seçtiğimizde, geçici implant adı verilen doku genişleticileri tercih etmekteyiz. Böylece, eğer burada yer tutucu olarak bulunan implant deforme olursa, ışın tedavisinin ve diğer tedavinin bitmesini takiben yaklaşık 6 aylık bir süre içerisinde, hastayı ikinci ameliyata alıp bu geçici implantı çıkarıp yerine kalıcı implantı koyuyoruz.
Burada önemli olan başka bir unsur da hastanın sağlam memesinin durumudur. Hastalık eğer tek tarafta görülüyorsa, sağlıklı olan memeye elbette dokunmuyoruz. Ancak, bu memede de büyüklük, küçüklük, sarkma ve deformasyon gibi durumlar mevcutsa; meme rekonstrüksiyonunda bu memeyi taklit etmek yerine, sağlam memeyi rekonstrüksiyonla oluşturduğumuz ideal büyüklükteki memeye benzetiyoruz.
Bunun için de ikinci seansta, yani kalıcı implantı koyduğumuz seansta, sağlam taraftaki memeyi de buna benzeyecek şekilde ameliyat ediyoruz. İkinci ana başlık ise, öz dokuyla yapılan memelerdir. Bu tip tedavide, öz dokunun kullanılması uzun dönem sonuçlarında gerçek memeye benzemesine daha çok olanak sağlar. Ancak, uzun ameliyat süresi, hastanın vücudunda ekstra bir ameliyat izi oluşturmak ve hastaların psikolojik olarak, aynı anda vücutlarının başka bir yerini daha ameliyat ettirmek istememelerinden dolayı bu yöntemi geç dönem rekonstrüksiyon olarak kullanmaktayız. Ortalama her 8 kadından 1’inde görüldüğünü bildiğimiz bu hastalıkta, neredeyse hastalığın tedavisi kadar yüksek sıklıkta rekonstrüksiyonu da beraberinde gerçekleştiriyoruz.
Çok erken yakalanmış ve hastanın ekstra bir tedaviye de ihtiyacı olmadığı durumlarda, memeyi boşaltıktan yani mastektomi yaptıktan sonra aynı anda kalıcı implant da koyabiliyoruz.”

Doç. Dr. Gökhan Adanalı, “Bir kadının başına gelen en güzel ve en travmatik olay, gebelik ve doğumdur.
Sadece hamileliğin ve doğumun tamamlanmasıyla bu durum bitmemekte, devamındaki emzirme döneminde de özellikle memelerde deformasyonlar ortaya çıkmaktadır. Bu amaçla, çok fazla sayıda kadın bu durumun düzeltilmesi için plastik cerrahiye başvurmaktadır.”
diyerek dikkat çekerken şunları söyledi:

“Burada öncelikle göz önüne alınması gereken konu, bu ameliyatların ne zaman yapılabileceğinden önce, kişinin başka çocuk düşünüp düşünmediğinin belirlenmesidir. Eğer kişi var olan gebelik sonrası yeni bebek düşünüyorsa, yapılacak her türlü ameliyat, yeniden yaşanacak gebelikten olumsuz olarak etkilenecek ve o gebeliklerin sonucunda da deformasyon yenilenecektir. Öncelikle, size bu konuda başvuran kişinin planlarını net olarak öğrenmeniz gerekir.”

DOĞUM SONRASI ESTETİK NE ZAMAN YAPTIRILMALI

Doç. Dr. Gökhan Adanalı konuyla ilgili şu bilgileri paylaştı:

“Gebelik sürecinde 9 ay boyunca süt vermeye hazırlanan dönemde memelerde büyüme ve hacimlenme ortaya çıkmaktadır. Memeyi göğüs ön duvarına bağlayan ve sayıları 15-20 civarında olan bağ dokusu elemanlarında, volüm artışına bağlı olarak kopmalar meydana gelmektedir. Buna bağlı olarak da memeler sarkmaktadır. Bunun üzerine, bütün süt kanallarının aktive olarak sütle dolması ve doğumu takip eden dönemde yaklaşık 2 yıla varan emzirme süresini de düşündüğümüzde göğüslerin sürekli olarak kullanılması, memelerdeki bu fizyopatolojik durumun devamına yol açmaktadır. Dolayısıyla, bir hastaya doğum sonrası memeyle ilgili ameliyat düşünüyorsanız, temel prensibiniz emzirmenin bittiği dönemden 6 ay geçtikten sonra süt kanallarının da durumunu değerlendirerek ameliyatı planlamak olmalıdır. Bebeğin rahimde büyümesi sırasında karın ön duvarı kaslarında öne ve yana doğru genişleme meydana gelmektedir. Bunun sonucunda kaslarda ayrılma oluşur.
Gebelik bitip de bebek doğduktan sonra bu kaslar anatomik olarak asla eski konumuna dönmemekte ve incecik bir bağ dokusuyla birbirinden ayrılmaktadır. Bu durumun düzeltilmesi de ancak cerrahi yoldan yapılabilmektedir. Hastaların pek çoğu doğumu yaptıktan sonra, yaklaşık 1 veya 1,5 yılda, doğum öncesi kilolarına döneceklerdir. Eğer bundan sonra, daha uzun bir süreye yayılan kilo fazlalığı varsa, artık bu dönemden sonra kiloları kaybetmek oldukça zorlaşacaktır. Bu durumlarda ameliyat için düşündüğümüz en erken tarih, yine emzirmenin bittiği dönemi 6 ay takip eden dönemdir. Bu dönem içerisinde de annenin sahip olduğu deformatiye bağlı olarak karın, bel ve basen bölgelerinde ya kapalı teknikle yaptığımız yağ emme yani liposuction ameliyatları ya da açık teknikle yaptığımız karın germe ameliyatları veya bunların kombinasyonu en çok kullandığımız yöntemlerdendir. Ancak bu ameliyatlar meme ameliyatlarına göre, ileride yaşanacak bir gebelik ihtimalinden daha olumsuz etkilenmektedir. Dikişlerle orijinal haline getirdiğimiz gevşeyen ve birbirinden ayrılan kaslar, yaşanacak ikinci veya üçüncü gebeliklerde zarara uğrayacaktır.”

AA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir